İyi ve Kötü Üzerine

Felsefe ve Din Açısından İyi ve Kötü

İyi olan iyiliğini çabasına borçlu değildir. Çünkü ''iyilik'' çaba gerektirecek bir şey olmayıp plansızlıkla bitişiktir. Yani diyebiliriz ki plansız ve çıkarsız yapılan iyilik, saf bir iyiye işarettir. Saf bir ''iyi'' de her zaman suiistimale açık potansiyel bir budaladır ve hiç kimse ömrünün sonuna kadar duru bir iyilik timsali olarak kalamaz.

İyi olan kişi, eylemlerini sorgulamaya başlayıp planlamaya başladığında çıkara bitişik bir hale gelir. Kendisi için iyi olan bir eylem, bir başkası için kötü olabilir ama her insan kendi ben’inde iyidir. İnsanı insan kılan da zaten iyiliği ve kötülüğü tek bir vücutta toplaması değil midir?

En büyük suçlular bile eylemlerinin arkasından haklı gerekçeler göstermezler mi?

Mesela insana secde etmeyen ‘’şeytan’’ kötülüğün sembolü olmuştur. Oysa şeytan, kendi ben’inde iyidir ve haklıdır. Kendi ben’ine olan tutkusundan sebeple insanı kaderine ortak eder. Çaba gerektirmeden yaşadığı cennette mutlu, saf ve itaatkâr olan insanın aklını çelerek yapar bunu. Artık insan, iyiliklerini planlamalı ve adımlarını dikkatli atmalıdır. Çünkü varlığa geldiği anda dünyadaki tüm eylemlerini hesaplı atmakla zorunlu kılınmıştır artık. İnsan eylemleriyle bu dünyada cennet ve cehennemi yaratarak bilir öte dünyadakini…

Peygamberler varolur toplumları uçlardan alıkoymak için. Uçlarda olmanın toplumları felakete sürüklediği telkin edilir. Toplumun belli bir adet gelenek ve göreneklerinden hangisinin ahlaklı, hangisinin ahlaksız olduğunu belirler. Ahlaksız bir eylem kötüdür, ahlaklı bir eylem iyidir. İşte bu noktada peygamberler adet ve göreneklerde seçmeci davranarak toplumların alışkanlıklarından bir kısmını söküp atarken bir kısmının devamını telkin eder. Bir adam peygambere gider ve ‘’hangi eylemi yapmam doğrudur?’’ der. Peygamber, toplumun gelenek ve göreneklerinden yararlanarak üzerine yeni bir yorum katarak bireyi ve toplumu iyi olduğuna kanaat getirdiği davranışa yönlendirir.

Oysa aynı soru bir filozofa sorulduğunda filozof, sorunun kapsamını genişleterek. ‘’Doğru Nedir?’’ sorusunu sorar. Peygamberler neyin doğru neyin yanlış olduğunu seçerken filozof, yanlışın ve doğrunun ne olduğunu sorgulayarak iyi ve kötü hakkındaki inancımızın temellendirilmesini rasyonel bir zeminde sağlar. Nitekim filozof ‘’Sokrates’’ de yaşadığı topluma ölçülülüğü telkin ederken akılsal çıkarımlarla, duygusal çıkarımların dışında gerçekleştirir tüm eylemlerini.

Peygamberler ise duygusal menkıbeler ve ikili güven ekseninde ahlaki normlarını anlatır anlatmasına ama peygamberlerin ölümünün ardından toplumları uçlara çeken, öte dünyadaki müphem cennet için dünyayı cehenneme çeviren softa kafalarla karşılaşırız. Öyle bir imana sahiptirler ki; Saraylar, huriler, gılmanlar ve nefsin her buyruğuna amade bir tanrı tasavvuruyla tutunurlar dinin ahlaki normlarına… imanını düşük zevkler ekseninde belirler ve rasyonel çıkarımlar yapanları düşman bellerler.

Annemarie Schimmel’ in ''Tasavvuf Notları'' kitabında Araf’ta ki bir kadından bahsedilir mesela;

Kadın, bir elinde ateş diğer elinde su ile yürümektedir. ‘’Bu elindekiler ne içindir?’’ dediklerinde: ‘’su cehennem, ateş cennet içindir’’ diye yanıtlar. Tıpkı Havva’nın özgürlük ve hakikati idrak etmek için Âdem’e bilgi ağacının meyvesini yedirmesi gibidir yapmak istediği…

Hikâyenin ne denli rasyonel olduğu tartışılır ama doğal olarak softa bir kafanın bu hikâyede anlatılan eylemi kabul etmesi de beklenemez. Çünkü cennet onun düşük zevklerinin meskenidir. Bu dünyada günah addedilen birçok davranışı, günahlardan yalıtılmış bir biçimde yaşayabilme umudu taşımaktadır. Oysa ilk günah da cennette işlenmiştir. Cennet, günahlardan ve kötülüklerden yalıtılmış değildir.

Dergi/Kitap Öneri

*Doğu Batı – Düşünce Dergisi Sayı 4 Etik

*İnsan ve Değerleri – Ioanna Kuçuradi

*Tasavvuf Notları – Annemarie Schimmel








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Rashomon ve The Last Duel" Filmlerinde Bakış Açısı ve Özdeşleşme Meselesi

Kötülüğün Sıradanlığında "The Zone of Interest" Filmine Bakış